IQNA

Kur’an okulu; Tevbe suresi hakkında/ 9

İslam toplumu neden uzak durmalıdır?

16:22 - December 20, 2022
Haber kodu: 3478658
Berâet Allah’ın otoritesine imanın bir alametidir ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın önemli göstergelerinden biridir. Şirkten daha kapsamlı bir amel olup enbiyalar tüm kalbi, ilmi ve amelleriyle berâet etmişlerdir.

Tahran Üniversitesi Kur’an ve Itret okulu öğretim görevlisi Hani Çitçiyan Tevbe suresi üzerinde düşünme dersler dizisinin dokuzuncusunda  şu açıklamalarda bulundu:

Bazı dini bütün insanların aşırı ve radikal davranışları , İslam tarihinde her zaman karşılaştığımız sorunlardan biridir. Din insanlara yol göstermek için gelmiştir ve namaz, oruç vb. hepsi tevhid içindir. Mâûn suresi 4. ayetinde şöyle buyruluyor:  “Vay haline o namaz kılanların ki,..” Allah insanlara tevhidi anlamalarını ve kendilerini namazın zahiriyle aldatmamalarını söyler.

‘Berâet’ kelimesini incelemek için üç iş yapmalıyız. Öncelikle sözlüklere başvurmalıyız. İkinci olarak, bu kelimenin Kur’an-ı Kerim’de nasıl kullanıldığını incelemeliyiz. Ve son olarak, kelimenin surede nasıl kullanıldığına bakmalıyız. Tevbe Suresi, Hz.Muhammed’e (s.a.v.) indirilen son surelerden biridir.

‘Berâe’ kelimesinin hastalıktan kurtulma anlamına geldiği söylenmiştir. Bazı ayetlerde tiksinti ve nefret anlamınada geldiği söylenir.

Kur’an-ı Kerim’de Berâe kelimesinin köklerinin kullanıldığı birçok ayet vardır. Bunlardan biri, ilahi peygamberlerin kâfirlerin yaptıklarından sorumlu olmadıklarını söyledikleri Yunus suresi 41. ayetidir: “Seni yalanlamaya kalkışırlarsa şöyle de: “Benim yaptığım bana, sizin yaptığınız size aittir; siz benim yaptığımdan sorumlu değilsiniz, ben de sizin yaptığınızdan sorumlu değilim.”

Diğer bir sure ise Nisâ suresi, 112. ayeti:  “Kim de bir hata veya günah işler, sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa şüphesiz ağır bir iftira suçunu ve apaçık bir günahı yüklenmiş olur.”

Diğer bir hususta Allah’ın peygamberlerinin Allah’tan başka ibadet edilenlerden münezzeh olmasıdır. Mümtehine suresi, 4. ayeti:” İbrâhim’de ve ona uyanlarda size güzel bir örneklik vardır; onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: Bilin ki bizim sizinle ve Allah’ı bırakıp da taptıklarınızla bir ilişiğimiz yoktur. Sizi (ve değerlerinizi) reddediyoruz. Sizinle bizim aramızda, siz bir tek Allah’a iman edinceye kadar sürüp gidecek bir düşmanlık ve nefret açıkça ortaya çıkmıştır. Ancak İbrâhim’in, babasına “Hiç şüphen olmasın bağışlanman için dua edeceğim, ama Allah’tan sana geleceklere karşı yapabileceğim bir şey de yoktur” demesi başka. Rabbimiz! Sadece sana dayanıp güvendik, sana yöneldik; dönüş de ancak sanadır.”

Bu kelime kaderlerini ve akıbetlerini farklı hale getirecek şekilde birşeyin başka bir şeyden ayrılmasını ifade eder. Varlıkların birbirinden ayrılması ve çeşitlilik bulması berâet sayesindedir.

Şirk’in belirli bir sonu vardır ve berâet, o sonu bize gelmeyecek şekilde ondan ayrılmak demektir. Enbiyalar bu ayrılma ve uzak durmayı hem manevi hemde pratikte gerçekleştirdiler. Berâet Kâfirun suresi, 6. ayetinde şöyle gelir:  “Sizin dininiz size, benim dinim banadır.” Bu ayet iki din arasında uzlaşmanın olamayacağını gösterir. Zira bu iki dini uzlaştırmak, hak ile bâtılı uzlaştırmak anlamına gelir.

4092223

captcha